31 Aralık 2012 Pazartesi

Mutlu Yıllar :)

Minik dino ve ailesi 
hepinize mutluluklarla ve kıpır kıpır heyecanlarla geçireceğiniz, sımsıcak, neşeli, sağlıklı ve coşkulu 
bir yıl diler!!!


Yeni yılda daha çok görüşmek ımuduyla,

mutlu mutlu yıllaaaaar :)

9 Aralık 2012 Pazar

Çocuğunuzu Sanattan Soğutmak İçin: CERMODERN!

Bu sabah güzel güzel uyandık. Açıldığından beri gitmek istediğimiz ve geçen haftadan beri kitabını okuduğumuz "Vincent"ın sergisine, Van Gogh Alive'a gidecektik. Hazırlandık gittik. İçeri girerken bizi geçen seferki Dali sergisinde olduğu gibi uyaran biri olmadığı için de biraz rahatladık. 

Rahatlamasak iyiymiş. Sergi değişik, güzel hakikaten. Perdelerden akan Van Gogh resimleri hem duvarlardan hem sütunlardan hem de yerdeki perdelerden gösteriliyor. Projeksiyonla bu perdelere dört bir yandan yansıtılıyor. Müzik de güzel, gerçekten dinamik bir Van Gogh sergisi. Tabii ki sürekli devinim 4 yaşındaki çocukların ilgisini çekiyor ve kaçınılmaz olarak perdeye "ne olduğunu anlamak" için ilk elini uzatışında "yalnız çocuk dokunmasın!" uyarısıyla karşılaşıyorsunuz. 

CerModern'in görevlilerinde çocuk sensörü var; bütün çocuklar potansiyel tehlike! Çocuk sergiden ne anlar ki, o resimlere baksa ne olacak, değil mi? Bizim zamanımızda sergi mi vardı???

Neyse, tabii ki Çınar'a "dokunma" deyip anlatmaya çalıştıkça o resimlerin aktığı perde daha da cazip geldi. Gidip gidip bakmak istedi. Hayır, zarar vermeye çalışmıyordu, sadece ne olacağını merak ediyordu. Çünkü altı üstü projeksiyonun yansıtıldığı perdeye "dokunulunca" ne olabileceğini biz de anlayamamıştık. Üç beş kere daha uyarı yedik güzelce, fakat sabrımızı taşıran 10. dakikada görevlinin "çocuğunuza sahip çıkarsanız..." şeklindeki yaklaşımı oldu. Aldık Çınar'ı, çıktık dışarı! Ben içimdekileri oradaki yetkililere de döktüm, hatta sergi ücretini de geri aldık! Bir kere daha buradan yazacağım.

Şimdi sevgili CerModern, hiç umrunda değil, biliyorum. Zira Dali sergisinden sonra da e-posta yazmıştım, hiçbir yanıt alamadım. Ama bir kez daha yazıyorum:

Eğer bir sergiyi izlemeye gelen çocuklara rahat vermeyecekseniz, çocuk almayın sergilere. Bu bir. Sergiye çocuk alıyorsanız, uygun bir dille, insanı tedirgin etmeden uyarın. Mesela bize girerken "perdeler çok hassas, bir kaç kere yırtıldığı için değiştirmek zorunda kaldık, lütfen çocuklar dokunmasın" gibi "insanca" uyarıda bulunursanız, biz de önceden çocuğumuzla ona göre konuşuruz. Bu iki.

Üçüncüsü, çocuk psikolojisinden hiç haberiniz yok, biliyorum. Ama çocuklar merak eder. Bir şey yasaksa, o sınırı zorlar. Bu durumda, eğer bir sergi çocuklara açıksa, bu göz önünde bulundurulup önlem alınır. Çocuklara özel saatler düzenlenebilir, onun dışında çocuk kabul edilmeyeceği bildirilir. Daha pek çok şey benim "müzecilik eğitimi almamış" aklıma geliyor; ama sizin nedense aklınıza gelmiyor. 

Beni "Avrupa'daki müzelerde eserlere dokunan çocuk gördünüz mü?" argümanıyla alt edeceğini sanan görevlinize yanıt olarak, Louvre Müzesini bu yaz oğlumla son derece sorunsuz gezdiğimizi anlattım zaten. Okumaya zahmet ederseniz, Avrupa'nın "minik" şehirlerinden olan Poitiers'deki "çocuk dostu müzecilik" uygulamasını da BURADAN öğrenebilirsiniz!

Son olarak da söylemek isterim ki, sürekli uyarıldığı için sergiyi izleyemeyen oğlum, ufacık gazete küpüründeki Van Gogh resmini tanıyor. Sergideki resimlere "aaa Yıldızlı Geceleeer", "aaa Camille'in babasının resmiiii", "aaaa Ayçiçekleriiii" diye coşkuyla yaklaşabiliyorken, o uyarılarda bulunan kaç güvenlik görevlisinin Van Gogh tablolarının isimlerini bu şekilde bilebildiğini de merak ediyorum! 

Biraz daha sanat sevsin, o havayı solusun diye çocuğumuzu sergiye götürüp neye uğradığını şaşırarak dışarı çıkartmak zorunda kaldığımız için sizi kınıyorum. Tabii, ne gerek var ülkemizde küçücük çocuğu sanatsever yapmaya, değil mi? Büyüyünce, ne olduğunu bilmeden, elini çenesine koyarak "hmmmm, enteresaaan" der ve birden entel oluverir nasılsa!

Bundan sonra değil reprodüksiyon eser, böyle ilginç sergiler, ressamın kendisi gelse CerModern'e bu yaklaşımını değiştirmeden adımımızı atmayacağız. Çocuğu olan tüm arkadaşlarımı da uyaracağım. Açıldığında bize çok heyecan veren bu yerin de son derece "ezbere" yöntemlerle idare ediliyor olması çok çok acı! Umarım insanların tepkileri duyulur ve dikkate alınır... 

Başarabilirseniz, çocuklarınızla sanat dolu günler diliyorum!

Minik Adam Ankara Kitap Fuarı'nda


Kitaplarını oyuncakları kadar seven, hiçbir akşam kitap okumadan uyumayan, dedesinin her hafta aldığı her kitabı aynı coşkuyla karşılayan bir yavru olarak Çınar'ı kitap fuarına götürmesek olmazdı. Bitmeden bir gün önce de olsa, Ankara Kitap Fuarı'na gittik biz de dün akşam. 

Ankara Kitap Fuarı, ATO Congresium'da gerçekleştiriliyor. Bu kadar büyük ve profesyonel görünen bir kongre merkezi için -bize kalırsa- oldukça dağınık bir organizasyon yapmışlar. Kapıda görevliler var, fakat yayınevi standlarının yerleşimlerini gösteren broşür vs. veren yok. Yerleşim biraz dağınık; bazı alanlar çok sıkışık, bazı alanlarda iki stand arası epey yürümek gerekiyor. Standlar tek tip değil -bazı masalar çok yüksek, bazıları alçak. Hatta çok yüksek standlardan biri Tudem Yayınları'na aitti ve Çınar "çocuk" kitaplarını görebilsin diye kucağıma almak zorunda kaldım. Yalnızca bir tane çocuk yayınevi standında çocukların oturup kitapları incelemesi için masa ve sandalye vardı. Tabii ki Çınar hemen durumu değerlendirip kapıdan girer girmez fuardan keyif almaya başladı.


Neyse ki, çocuk yayınevi standları ya da çocuk kitabı da satan yayınevleri az sayıda değildi de, bizim minik adam epeyce kitap inceleyebildi -pek çoğunu da satın aldık tabii ki! Bir çok standda (Arkadaş Kitabevi, Yapı Kredi Yayınları gibi) özel indirimler de vardı. Çınar aldığı kitapların çoğunu kendisi bakarak ve hatta okuy/tarak seçti. Masa olsa da, olmasa da!


Arkadaş Kitabevi

TUBİTAK Yayınları -Merak ettiklerini okuttu da tabii...

TUBİTAK Yayınları standda bir de dinozor kazısı etkinliği düzenlemişti. Kil içine yerleştirilen dinozor kemiklerini bulmak için çocuklar kazı yaptılar. İsteyen o kazı kutularından satın aldı. Keyifli ve fuar boyunca süren bir aktiviteydi ve görevlinin çocukları sorularla düşünmeye teşvik etmesi de hoştu.

TUBİTAK Yayınları -dinozor kazısı

Ben "acaba sıkılıp bunalır mı, standlar arası gezmekten yorulur mu" diye düşünürken kitaplara baka baka 1,5 saati keyifle devirdi bizim minik adam! En çok sevindiği Yapı Kredi Yayınları standı oldu; dedesi ona buradan yeni çıkan her kitabı aldığı için, epey tanıdık "arkadaşı" vardı çünkü :)

Ms. Elif'in onlara hep okuduğu kitabı bulunca, yürüyerek bakmak istedi!

Yapı Kredi Yayınları

Bütün çocuk kitapları standlarını gezdikten sonra elimiz kolumuz dolu olarak eve döndük. Ve tabii, akşam da bool bol kitap okuduk...

Timaş Yayınları: Sevimli Kiki, Penguen Karcan, Bıcırık Todi (bunu Miss Elif'e almış :) )
1001 Çiçek Yayınları (Arkadaş Kitabevi -%30 İndirimli): Hiç Hata Yapmayan Kız (bunu ben seçtim), Dinozorlara Soralım
Pearson Yayınları: Ama Bu Okulda Uzaylılar Var, Benim! Hayır, Benim! (bu Bahar'a)
TUBİTAK Yayınları: Annem Beni Hala Eskisi Gibi Seviyor Mu?, Yavru Köpek
Yapı Kredi Yayınları: Mumuk Harfleri Öğreniyor
Yeşil Elma Yayınları: Yeşil Kuyruklu Fare


Bugün fuarın son günü. Organizasyon çok çok iyi olmasa da, pek çok çocuk yayınevini bir arada görmek, indirimlerden yararlanmak ve çocukları farklı bir etkinliğe götürmek adına gitmeye kesinlikle değer. 

Mutlu pazarlar!

2 Aralık 2012 Pazar

Ankara'da Sonbahar

Hep derler ya, Ankara'nın en güzel mevsimi sonbahardır, diye. Bu sene hak verdim. Bilmiyorum neden daha önceki senelerde bu kadar hissetmediğimi... belki bu sene yağmur da az yağınca, her haftasonu kendimizi parklara atabildiğimiz içindir. Belki Kuğulu Park'ın tadilatta olmasından dolayı Seğmenler Parkı'nı -yeniden- keşfettiğimizdendir. 

Bilmiyorum. 

Bildiğim şey, sonbaharın bütün renklerini yapraklarında taşıyan ağaçları, kuruyup da yerlere dökülmüş yaprakları ezerek yürümeyi, Çınar'ın her yeri kaplayan yaprak yığınlarının arasında oynamasını izlemeyi seviyorum!

Bu yazıda havalı sonbahar fotoğrafları yok ne yazık ki, hep oyun oynama amaçlı gidip de her seferinde gittiğimizde gördüklerimize şaşırıyoruz çünkü. Çınar'ın sonbahardan aldığı keyfi yansıtan fotoğraflar var yalnızca... Bir dahaki haftaya da kar yağacakmış diyorlar; darısı bir sonraki sonbaharın başına!

Sonbaharın güzelliği... sararmış yapraklar!

Akşamüstü ışıkları...

Biz :)

Ağaca tırmanan kedi!

ve aynı ağacın dibinde keşfettiğimiz doğanın mucizesi!

sararmış yapraklar üzerinde yürümenin keyfi...

...ve yuvarlanmanın!

Doyasıya keyfini çıkarmak sonbaharın.

Bu da size bilmece bulmaca: Çınar yapraklarının arasındaki Çınar'ı bulunuz :)

Bu arada, kış mevsimini de seviyoruz ailecek. Heyecanla kar yağsın diye bekliyoruz. Hatta, yılbaşına hazırlanmaya başladık Aralık ayıyla birlikte. Minik eller yılbaşı ağacını süsledi, evimize daha bir neşe geldi...


Sonbahardan kalan son günler ve Aralık ayınız musmutlu geçsin! Sevgiler...